Bölüm 1: Kadir Yağız 14.06.2012
İlk defa Cengiz Yağız’ın başkanlığı döneminde başlatılan, başarılı antrenörlerin yurt dışındaki uluslararası turnuvalarda görevlendirilerek, tecrübe ve bilgi sahibi olmaları ve mesleki gelişimlerini sağlamaları bugün yapılanlardan çok daha farklıydı. O zaman da federasyon başkanını delegeler seçiyordu, ancak antrenör delegelere, eğer milli takıma antrenör olarak çağrıldıysa, bu günkü gibi sadece bir delege olarak değil bir antrenör olarak değer verilirdi. Hakemler de buna dahildi. Kendisine hiç bir zaman oy vermemiş ancak işinde başarılı olan antrenör, aynı antrenörün sporcusu ve hakem delegelerde Cengiz Yağız’ın bu adaletli yönetim anlayışından faydalanır ve mesleklerine devam etmeleri yönünde motive edilirlerdi. Yani aşkla iş birbirine karıştırılmazdı.
Bugün ise mevcut yönetim, antrenör delegelerin, antrenörlük sıfatlarını görmezden gelip onlara sadece bir delege gözüyle bakmaktadır. Bu spor adına utançtır. Antrenör delegeler yurt dışındaki turnuvalara başarılı antrenör oldukları için, bilgi ve tecrübelerini arttırmak, mesleki gelişimlerini sağlamak adına değil, sadece delege sıfatı taşıdıkları için, bir turist olarak götürülüp getirilmektedir. Bu, antrenör ama aynı zamanda delege olan arkadaşlarımızın da üzerinde düşünmesi gereken bir durumdur. Heralde bu işi seviyorsak antrenör yanımızla var olmayı ve kabul edilmeyi bekleriz. Bu kişiler sadece delege mantığıyla görüldükleri için turnuva boyunca türübünlerde seyirci gibi oturtulmaktadırlar. Tabii bu duruma kendini düşürmek istemeyen ve antrenör kişiliği ağır basan antrenör delegelerde yok değil. Ben giden arkadaşlarımızıda kınamıyorum, tecrübe kazanmak için gönderilmelerinden yanayım ama tecrübe edinip gelmelerini ve harcanan enerji ve paranın işe de yaramasını diliyorum. Aynı zamanda bu yurt dışına antrenör olarak giden gelen arkadaşlarımızın, ordaki konumlarını gerçekci bir şekilde değerlendirmelerini de bekliyorum. Bu şekilde gidip gelmenin ne sporcuya, ne antrenöre, ne Taekwondoya ne de ülkeye bir faydası var. Bu durum artık herkes tarafından o kadar kullanılmaya başlandı ki, esas olan spor ve sporcuyu düşünenimiz kalmadı. Bakın bu sene 30 sporcunun olduğu yerde nerdeyse 20 antrenör maça, tıka basa, itiş kakış bir biçimde, yangından mal kaçırır gibi götürülüp getiriliyor. Sadece oy avcılığı için. Bunun içinde hak eden antrenör de var etmeyen de. Sporcu desen, zaten tamamen onun yeğeni, bunun kızı, oğlu, şu delegenin dereceye giremeyen sporcusu… Sırf bu açıkta kalanları da aradan çıkarmak için bu güne kadar pek de katılmadıkları Avusturya turnuvasına gitmeye kalktılar ama ne hikmetse onu da beceremediler… Mevcut yönetimin zaten kendi çıkarından başka hiç bir şey umurunda değil; ama bizlerde yangından mal kaçırır gibi seçim yılı nedeniyle, ne kopararırsak kardır mantığıyla koparacağımız, sadece bu yıl için kazanacağınız küçük bir menfaat, bu yönetimin sizi bir dört yıl daha sömürmesine yol açabilir. Gelin biraz büyük düşünelim artık…Bu tip göz boyamalarına kanmayalım. Bütün bunlardan daha iyisi olması mümkün.