Olimpiyat elemelerinden çok önce yazılı ve görsel basında, elemelerin son saatleri yaklaştığında kendilerini spor organizasyonları ve lobicilik mühendisi zanneden zavallı yalakaların seçimlerle ilgi görüşlerini dinledikçe pes demekten kendimi alamadım. İlk defa Müslüman bir ülkede olimpiyat olması görüşü, kaldı ki birçoğu da bize oy vermedi. En önemli saçmalıkta Madrid elenip finale kalmaz da Tokyo ile İstanbul karşı karşıya kalırsa İstanbul un alacağı, bu mantığı öne sürenler hangi gerekçelerle bunu düşündüler anlamak mümkün değildi. Oylama sonucunda görüldü ki finalde Madrid’e oy verenlerin oyları Tokyo’ya döndü.
Bu yalakalar daha da ileri giderek Türkiye’nin 20 milyar $ bütçe ayırdığını diğerlerinin ise daha az ayırdığını dillendirmişlerdi. Tabii ki diğerleri daha az bütçe ayıracaklardı. Bu ülkeler daha önce Olimpiyat düzenlemiş spor tesisleri hazır olan spor kültürü en üst düzeyde olan ülkelerdi. Suudi Arabistan ve birçok petrol zengini Müslüman ülkeler para gücü olarak biz den de öndeler, ama bizim gibi Olimpiyatlara aday olma cesareti ve öz güveni gösteremiyorlar. Çünkü para her şey değil önemli olan spor kültürü spor alt yapısıdır. Diğer dikkat çeken yorumlardan biriside Olimpiyatların ülkemize alınmasıyla İstanbul’a spor tesisleri ve şehrin alt yapısı ile ilgili milyarlarca dolarlık yatırımların yapılacağı yorumlarıydı, Olimpiyat düzenlemeye talip her şey, Tokyo ve Madrid gibi bu tesislerini yapmış olması veya yapacağını taahhüt etmiş olması gerekir. Bu olmazsa olmazdır. Bunu konuşmanın bir anlamı yoktur.
Olimpiyatlara sporcu, idareci olarak katılmış ve daha o günlerde ülkemizde de olimpiyatların yapılacak hayalini kuran, her Türk vatandaşı gibi Olimpiyatların ülkemizde düzenlenmesini isteyen bir insan olarak ne yazık ki istemeyerek Olimpiyatların Tokyo ya gideceğini 3-4 aydır sohbetlerimizde söylemekteydim. Bunun şahidi arkadaşlarımızda vardır.
Tarihinde ilk defa ülkemizin Olimpiyatları alma konusunda iddialı olduğunu hatta alabileceğini düşünüyordum. Buradaki en önemli gerekçemde Başbakanımız Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın sporu çok sevmesi, sporun önemini bilmesi, kendisinin de bir sporcu olmasıydı. Ama böyle olmadı. İstekli bir Başbakana rağmen son 10 yıldır, çok da önemi olmayan ama önemliymiş gibi birilerine rant kazandırmak için alınan ve milyarlarca dolar harcayarak yapılan göz boyamaca organizasyonlar, Doping ve demokratik olmayan federasyon seçimleri gibi yanlış uygulamalarla çöktü ve bunların Dünya spor kamuoyunda da biliniyor olmasıydı.
Türk sporun başına geçen Bürokratlar sportif başarı yerine hangi ahbaplarını hemşerilerini federasyonların başlarına getirecekleri çalışmaları yaparak her türlü demokratik, sportif ve centilmen olmayan uygulamalar sergilemişlerdir. Bu uygulamaları içinde siyasileri ve Bağlı bulundukları Bakanları da spordan anlamadıkları için ikna etmişler, dışarıdan aday olan Başkanlar sanki bu ülkenin vatandaşı değil de Müslüman olmayan başka ülkeden gelmişler gibi muamele yapmışlardır. Bu bürokratlar bu işleri bırakıp da sporun ilerlemesi, alt yapının güçlenmesi ve olimpiyatların nasıl alınacağı konusuna beyinlerini yorsalardı olimpiyatların ülkemize gelmesi sürpriz olmazdı.
En önemli gerekçelerden biriside, Avrupa ülkelerinin desteğini alamamış olmamızdı. Avrupa ülkelerinin desteğini almamamızın en önemli sebebi de Gezi Olayları ve komşularımızda olan savaş durumu ve siyasilerin aldığı tavırdır. Suriye de yaşanan insanlık dışı katliamların karşısında haklı duruşumuza rağmen diğer taraftan da bir Müslüman ülke olarak savaş çığırtkanlığı yapıyor olmamızdı. Gezi olaylarında eylemcilerin yapmış olduğu taşkınlığa karşı olmama rağmen güvenlik güçlerinin bütün Dünyanın gözleri önünde insanları gaz ve sopadan geçirmesini daha büyük hata olarak görüyorum.
Tarihi şans elimizden kaçıp gitti. Belki daha uzun bir müddet bu şans önümüze düşmeyecekti.