Bu yıl Taekwondo Federasyonu seçimlerinin yapılacak olması nedeniyle, adaylar sahaya çıkarak bol vaat ve şovlarıyla kendilerini göstermeye başladılar. Arka arkaya, nefes aldırmadan, her hafta bir şampiyona düzenlenecek şekilde Kastamonu, İzmir ve Konya’da gerçekleştirilen Türkiye Taekwondo Şampiyonalarında gördük ki, adaylar bu platformları ve devletin tesislerini adeta seçim arenasına çevirdiler. Hatta yalnızca parti kongrelerinde karşılaştığımız sahneleri bu şampiyonalarda da gördük.
Adaylar ve taraftarların bu heyecanlarını kongre gününe saklamaları daha iyi olurdu. Zira kıyasıya bu mücadele devam ederken, kimse şu soruyu sormadı:
Neden böylesine büyük Türkiye Şampiyonaları arka arkaya sıkıştırıldı?
Neden sporculara, antrenörlere ve kulüplere maddi manevi bu işkence yapıldı?
20 yılı aşkın süredir görevde olan bir federasyon yönetimi nasıl bu kadar plansız, programsız ve bilimden uzak organizasyonlar yapar? Bu sorular hiç sorgulanmadı.
“Koyun can derdinde, kasap et derdinde” sözünde olduğu gibi, spor salonlarında ringlerde maç yapan, kendilerini gösterip geleceğin milli takımlarını oluşturmak için kıyasıya mücadele eden sporcular, antrenörler ve kulüp yöneticileri kimsenin umurunda olmadı. Onlara ne gibi imkanlar sunulacağı, milli takımların nasıl adil bir şekilde oluşturulacağı ve milyonlarca lira harcanarak yapılan bu organizasyonların daha verimli olması için neler yapılabileceği kimsenin gündemine gelmedi. Bunun yerine, orada bol bol propaganda yapılıp tribünlere oynandı. Bu sportif olmayan görüntüler, Taekwondo camiasına hiç yakışmadı.
20 yılı aşkın süredir yönetimi elinde bulunduran federasyonla ilgili eleştirilerim ortadadır. Mevcut yönetimin Taekwondo sporuna katkı sağlayacak bir vizyonu olmadığı uzun süredir görülüyor. Ancak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Diğer aday arkadaşlarda da Taekwondo adına bizi umutlandıracak bilgi, birikim ve liderlik performansı göremedim. Muhalif adayların seçilmiş olmaları halinde de yalnızca egolarını tatmin etmekten öteye gidemeyeceklerini ve ayrışmış olan camiamızı birleştirecek bir söylem, tavır ve eylem içerisinde olmadıklarını üzülerek gözlemledim.
Cengiz YAĞIZ