Halter Federasyonu’nda bugün seçim var. Adaylar, eski başkan Kenan Nuhut ile Spor Genel Müdür yardımcısı Tamer Taşpınar.
Geçmişte pekçok kez tanık olduğumuz gibi, bu genel kurulda da siyaset yine sporun içinde. Tamer Taşpınar bulunduğu makamın tüm nimetlerinden yararlanarak delegelerin oylarını lehine çevirmeye çalışıyor. Yalnız da değil. Bir süre önce itiraf ettiği gibi Spor Bakanı Suat Kılıç, Taşpınar’ı işaret etmiş ve destekliyor.
Genel Müdür Mehmet Baykan da seçim senaryolarının içinde. Spor teşkilatına bağlı delegeler teker teker telefonla aranıyor ve oy verecekleri adres dikte ettiriliyor. Kulüplere yardım sözü, atama bekleyen antrenörlere zeytin dalı, milli takımda görev bekleyenlere çeşitli vaatlerde bulunuluyor.
Böyle bir atmosferde yapılacak genel kurulun adına da “özerk federasyon” seçimi deniyor. Ya biz özerkliğin ne olduğunu bilmiyoruz, ya da sporu yönetenler özerkliği atama olarak algılıyor. Her neyse!
Peki kimdir Tamer Taşpınar? Türk halterini düştüğü çukurdan çıkaracak bilgi, deneyim, donanım ve kapasiteye sahip midir? Taşpınar eski bir tekvandocu. Sporculuğunda uluslararası başarısı bulunmasa da, tekvando milli takım teknik direktörlüğü döneminde önemli isimler yetiştirmiş. Ardından İstanbul’da GSGM ilçe ve şube müdürlüğünde bulunmuş, bürokrasi merdivenlerini hızlı tırmanışı ise 2003 yılında başlamış. Yine mevcut iktidar döneminde Spor Genel Müdür yardımcılığına dek yükselmiş. Taşpınar’ın spor adamlığı kariyerine laf yok. Tekvando federasyonu başkanlığı için biçilmiş kaftan!
Diğer aday Kenan Nuhut. Camia içinden bir isim. Halterin hemen her kademesinde çalışmış, uluslararası federasyonda görev yapmış, Türk halterinin zirveye çıktığı 2004 Atina Olimpiyatı’nda federasyon başkanı olarak haklı gurur yaşamış. Ödül olarak da ilk seçimde koltuğundan edilmiş!
Bugün halterin asli unsurları sandık başına gidecek. Kulüpler, milli sporcular, antrenörler, hakemler ve tabii spor teşkilatının her seçimde koz olarak kullandığı “genel müdürlük” delegeleri tercihlerini kullanacak.
Bir tarafta Kenan Nuhut, öte yanda Tamer Taşpınar.
Aslında bu genel kurul seçimden de öte bir sınav olacak halter camiası için.
Çünkü onların oyları, 2020 İstanbul olimpiyatı hedefinde Türk halterinin kaderini belirleyecek.
Federasyon hakemleri cezalandırıyor mu?
Hakemler Türk futbolunun yumuşak karnı.
Ne İsa’ya yaranabiliyorlar ne Musa’ya. Hemen her hafta bir hakem kararı tartışılıyor. Kulüpler tepkili, teknik adamlar öfkeli.
Yorumculara ise malzeme bol. Al hakemi vur federasyona. Olmadı, tut hakemi çarp MHK’ye.
Peki, Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Kurulu memnun mu hakemlerin performansından?
Söylemde evet. Eylemde hayır.
En basit örneği hakem ücretleri. Federasyon aradan bir ay geçmesine karşın hakemlerin Şubat ayı “hak edişlerini” ödemiş değil.
Parası mı yok federasyonun? Var elbette. Para kasada, hakemlerin gözü banka hesaplarında!
İnsanın aklına ister istemez şu soru geliyor: “Federasyon hakemleri cezalandırıyor mu?”
Eğer bu bir ceza ise, yöntem tartışmaya açık. “Kötü maç yönetirseniz paranızı alamazsınız” demek, kurumsallığı aykırı bir tavır.
Sadece üst klasman hakemleri değil mağdur olan. İl hakemlerinin durumu daha beter.
Geçen yıl Aralık ayında Kırıkkale’de ortaya çıkarılan “sahte görev” skandalından sonra başlatılan inceleme nedeniyle, amatör maçlarda düdük çalan hakemlerin ücretleri de ödenmiyor. Sistem yenilenirken, kurunun yanında yaş da yanıyor.
Federasyon üst düzey yönetiminin olup bitenden haberi var mı bilmiyoruz. Bizden hatırlatması, hakemler rahatsız, hakemler moralsiz. Onları değersiz hissettirmek tekere çomak sokmak olur ki, bu da pusuda bekleyenlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz!
Yıldırım-Şener el ele, hep beraber tribüne!
Fenerbahçe tribünleri bir ay önce “Aziz Yıldırım istifa” diye haykırıyordu.
Şimdi de Trabzonspor taraftarı aynı tondan bağırıyor: “Yeter artık Sadri Şener, yeter.”
Burası Türkiye. Tepkiler doğal. Saha sonuçları beklentilere karşılık vermeyince, tribünlerin tansiyonunu yükseltiyor.
Buna yanlış transfer politikaları, tartışılan teknik adam tercihleri, yöneticilerin camianın bir bölümünü eleştiren açıklamaları da eklenince, hedef tahtasına kulüp başkanları oturtuluyor.
İyi de, bugüne kadar kaç kulüp başkanı taraftar istemiyor diye ceketini alıp gitti? Kaç tanesi “Haklısınız kardeşim, bu işi beceremedim, hadi bana eyvallah” dedi?
Hani olmaz ya, diyelim ki o gün Aziz Yıldırım tribünlerin çağrısına kulak verip başkanlığı bıraktı. Sadri Şener de dayanamayıp pes etti.
Bugün Fenerbahçe ligin lideri, Trabzonspor zirvenin takipçisi mi olacaktı? Elbette hayır.
Başkanlar ve yönetimler başarısızlıktan sorumludur. Zamanı geldiğinde de hesap vermek zorundadır.
Ancak bu tarz talepler teknik direktör değiştirmeye benzemez. Hesap sorma zamanı sezon sonudur. Artılar eksiler masaya konur, kulübün delegeleri ne derse o olur.
Gelelim aynı kulüp başkanlarına. Taraftarın yönetimleri belirleme gibi bir lüksü olmadığını düşünen bu şahıslar, canları yandığında Futbol Federasyonu veya Merkez Hakem Kurulu’nu istifaya davet edebiliyor.
Niye? Tıpkı tribün ile yaşanan çıkar çatışması gibi, kulüp ile federasyonun arasındaki ilişki de bir tarafa zarar verir hale gelmiştir artık. Ve değişim şarttır!
Kimse hatayı kendisinde aramaz. Kimse aynada gördüklerini kabullenmek istemez. Herkes hakkının yendiğini düşünür de, başkalarının hakkına saygı duymayı aklının ucundan geçirmez. Eee menfaat dünyası.
Öyleyse… Yıldırım – Şener el ele, hep beraber tribüne!