Taekwondo sporu ülkemizde ilk olarak 1968 yılında Judo Federasyonu bünyesinde faaliyet göstermeye başlamıştır. 1976 yılında katıldığı ilk Avrupa Şampiyonası’nda Murat Güllü 1’inci, Osman Kara 2’nci, Kaya Kıraç 2’nci olmuş; takım halinde ise 3’üncülük elde edilmiştir. O dönemin kısıtlı imkânlarına rağmen Türk Taekwondosu bu başarıları göstermiştir.
Sonrasında, 1978-1979 yılları arasında Taekwondo faaliyetleri kısa süreliğine resmî olarak durdurulmuştur. Akabinde, 1980 yılında faaliyetlerin yeniden başlamasına izin verilmiş; Mithat Kor başkanlığında Türkiye Şampiyonaları tekrar düzenlenmeye başlanmıştır. 1981 yılında ise merhum İsmet Iraz hocamızın gayretleriyle Taekwondo, müstakil bir federasyon hâline gelmiş ve aynı yıl Ekvador’da yapılması planlanan Dünya Şampiyonası için —benim de sporcu olarak içinde bulunduğum— milli takım kampı Kayseri Talas’ta gerçekleştirilmiştir. Ancak maddi imkânsızlıklar nedeniyle bu şampiyonaya gidilememiştir. Gidilebilseydi, aralarında Yılmaz Helvacıoğlu’nun da bulunduğu birçok sporcumuzun altın madalya alma potansiyeli vardı.
1982-1995 yılları arasında Esen Beder’in federasyon başkanlığı döneminde, milli takımımız 1982 yılında uzun bir aradan sonra katıldığı Avrupa Şampiyonası’nda büyükler kategorisinde Tennur Yerlisu ve Nurten Yalçınkaya’nın kazandığı iki altın madalyayla tarihi bir başarıya imza atmıştır. Bu başarılar sonraki yıllarda da sürmüş; 1995 Dünya Büyükler Şampiyonası’nda iki altın madalya kazanılmıştır. 1980-1990 arasındaki bu başarıların elde edildiği dönemde ben de milli takımdaydım.
O yıllarda sporculara hiçbir maddi destek sağlanmazdı. Kamplar genellikle en ucuz otellerde ya da Ankara Ulus’taki Kamp Eğitim Merkezi’nde yapılır; sabah akşam çoğunlukla makarna yenirdi. İşte bu şartlar altında büyük başarılar kazanılmıştır.
1996 yılında, Esen Beder’in istifası sonrasında şahsım federasyon başkanlığı görevine geldim. Bu dönemde de defalarca takım halinde Avrupa şampiyonu olduk. Örneğin:
- 2000 Büyükler Avrupa Şampiyonası’nda 4 altın,
- 2002 Büyükler Avrupa Şampiyonası’nda 6 altın,
- 2001 Dünya Şampiyonası’nda 2 altın madalya kazanıldı; takım halinde Kore’nin ardından dünya ikincisi olduk.
- 2000 Sidney Olimpiyatları’na 2 sporcu ile katılıp 1 bronz madalya elde ettik.
Benim başkanlık dönemimde de bugünkü gibi sporcu ve antrenör destekleri, büyük bütçeler ve modern tesis imkânları yoktu. Ama hem Esen Beder döneminde hem de şahsım döneminde tüm imkânsızlıklara rağmen büyük başarılar elde ettik. Hiçbir zaman mazeret üretmedik, yolumuza kararlılıkla devam ettik.
2003 yılı sonlarında Metin Şahin federasyon başkanı oldu. Bu dönemde de Avrupa, Dünya ve Olimpiyat başarıları devam etti. Büyükler Dünya Şampiyonası’nda kadın milli takımımız dünya şampiyonu oldu. Olimpiyatlar dâhil olmak üzere, Metin Şahin döneminde de milli takımımız birçok önemli başarıya imza attı.
Demem o ki; bizler görevdeyken tüm maddi imkânsızlıklara rağmen “bize zaman verin, daha 6-7 aylık federasyonuz” gibi saçma gerekçelerin arkasına hiçbir zaman sığınmadık. Çünkü bu federasyon, yeni kurulmuş, geçmişi ve altyapısı olmayan küçük branşlardan biri değildir. 50 yıllık birikimi, köklü geçmişi, sağlam altyapısı ve uluslararası başarıları olan bir federasyondur. Türkiye’nin en fazla lisanslı sporcusuna, antrenörüne ve kulübüne sahip federasyonudur. Yalnızca bütün kurullarıyla birlikte yönetilmeye ve güçlü bir liderliğe ihtiyaç duymaktadır.
Şahsım, Metin Şahin ve Bahri Tanrıkulu gibi isimler olarak hepimiz bu dönemleri yaşamış, o günleri bilen ve şampiyonluklar kazanmış sporcularız. Allah bizlere bu federasyona başkanlık yapmayı ve yönetmeyi nasip etti. Ama hiçbir zaman mazeretlerin ardına sığınmadık. Bizden öncekilerden aldığımız bayrağı taşımaya, onların başarılarını sürdürmeye gayret ettik.
Türkiye Taekwondo Federasyonu, göreve geldikten sonra deneme-yanılma yoluyla öğrenilecek, tecrübe edilecek bir kurum değildir. Eğer burayı yönetme iddianız varsa, “zaman istiyoruz” gibi gerekçelere sığınmadan doğrudan yönetmeniz gerekir. Yönetecek bilgi, birikim ve tecrübeyi daha önceden edinmemişseniz, bundan sonra edinmeniz de mümkün olmayacaktır. Bu durum yalnızca Türk Taekwondosu’na zaman kaybettirir.
Taekwondo Federasyonu ve bu spor dalı, 50 yıllık süreçte Türkiye’nin lokomotif branşlarından biri olmuştur. Bu başarılar, bir hafızanın, bir ruhun ve gerçek emeğin eseridir.









