İlk önce hakkını vermemiz gerekir ki sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Cumhuriyet tarihimizin gördüğü tüm iktidarlar içinde Spora inanılmaz maddi ve manevi desteği sağlamış, sporu seven bir Cumhurbaşkanımızdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın desteği ile Gençlik ve Spor Bakanlığımız bugün dünyanın gördüğü, devlet eliyle teşkilatlanmış ve doğrudan devlet bütçesinden pay ayrılan en geniş birkaç Spor Bakanlığından biridir.
Spor Bakanımız Bak’ın da dediği gibi, en gelişmiş Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde olmayan devlet imkanları Olimpiyat başarısı ve sporun geliştirilmesi için spor federasyonlarının kullanımına sunulmuştur. Ülkemizde Spora verilen böyle bir devlet desteği ancak eski sosyalist ülkelerdeki spor destekleriyle ve Çin gibi birkaç Asya ülkesindeki desteklerle kıyaslanabilir. Malum, Olimpiyatlarda başta ABD başta olmak üzere başarılı olan birçok Avrupa ülkesinde bizdeki gibi yapılanmış, müstakil bir spor Bakanlığı bile yok. Spor işleri nerdeyse tamamen gönüllü spor kulüpleri ve gönüllülerce yürütülen spor federasyonları aracılığıyla sürdürülmektedir.
Gelelim tüm bu olağanüstü imkanlar neticesinde elde edilen sonuca. Türkiye 3 gümüş ve 5 bronz ve toplamda 8 madalya ile 2024 Paris Olimpiyatlarını 64. Sırada tamamladı. Son dört yılda bu olimpiyatlar için devletimizin sınırlı kaynaklarından harcanan inanılmaz maddi kaynaklar sadece içinde bir altın dahi olmayan bu kadarcık madalya için miydi?
Bu gerçeği sadece eleştirmek için değil, hayatını spora vermiş, uzun yıllar milli takımda gerek sporcu gerekse antrenör olarak şampiyonluklar yaşamış bir milli sporcu ve akademisyen olarak büyük bir üzüntüyle yazıyorum.
Geçtim ABD ve Çin gibi spor ülkelerini, 8’i altın toplam 13 madalya ile Olimpiyatları 13. Sırada tamamlayan Özbekistan; 6’sı altın toplamda 19 madalya ile 14. Sırada tamamlayan Macaristan ve hatta Rusya ile savaşta olan ve bununla beraber 3’ü altın olmak üzere toplamda 12 madalya ile Olimpiyatları 22. sırada tamamlayan Ukrayna kadar başarılı olmadık; daha fazlasını da sıralayabilirim…bu sıraladığım ülkelerden kat be kat fazla ülkemizin sınırlı maddi imkanlarını harcamamıza rağmen maalesef durumumuz budur. Bunca imkana ve verilen zamana karşı kimsenin “tüm çabamıza rağmen umduğumuzu bulamadık” demeye hakkı yoktur.
Ata sporumuz dediğimiz, yıllardır Olimpiyatlarda en az 2 altın madalya alarak döndüğümüz Güreşte 1 bronz madalya ile dönmüş olmamızı başarılı mı sayacağız?
Türkiye’nin amatör sporlar içinde en fazla sporcu sayısına ve köylere dahi inmiş spor salonlarına sahip olmakla övündüğümüz, İlk olarak 1988’den itibaren Olimpiyatlara katılmaya başladığımız ve her zaman madalyalarla döndüğümüz Paris 2004 Olimpiyatlarından sadece 1 bronz madalya ile döndüğümüz için Taekwondo federasyonunu başarılı sayıp, bir bronz getirdikleri için minnet duygusuyla mı dolmak mecburiyetindeyiz?
Ama federasyon başkanlarının açıklamalarını dinlerseniz “daha ne istiyorsunuz…şükredin bunun geldiğine” mealinde açıklamalarını dinliyoruz. Ama giderken öyle demiyorlardı Türkiye sanki dünyaya kafa tutmaya, savaşa gidiyormuş gibi konuşuyorlardı; sonuç berbat olunca “katılmakta önemli…sporcularımız iyi mücadele etti…” oluyor.
Diğer yandan, haklı olarak yere göğe sığdıramadığımız Kadın Voleybol takımımızda en azından bir bronz madalya ile dönebilmeliydi bana göre.
Bu arada Haltercilerimizi gören var mı?
Boksta Allahtan kadınlar yarışmaları başlatıldı da birkaç kızımızın hırslı mücadeleleriyle ülkemiz birkaç madalya daha kazanma imkanına sahip oldu. Evet bu kısa zaman süreci içinde boksör kızlarımıza teşekkürü bir borç bilirim…ama erkekler neredeydi? Boks federasyonuna bunu sormamız gerekmez mi?
Ayrıca teşekkürü hak eden federasyonlarımızdan biri atıcılık federasyonudur. Bununla beraber Yusuf Dikeç ve Sevval İlayda Tarhan 10 m Havalı Tabanca Karışık müsabakası sonucunda sergiledikleri tavır ve elde ettikleri tarihi Olimpiyat 2.likleri ile bu teşekkürü fazlasıyla hak ettiler.
ESKİ MİLLİ TAKIM ANTRENÖRÜ
TEKNİK KOMİTE BAŞKANI
KADİR YAĞIZ